20 Şubat 2010 Cumartesi

Dijital Sirkülasyon




Apaçıklaşan durumlar,insanların pırıl pırıl uçuşan baloncuk misali masallarının duvara çarpıp patlamasına yol açıyor ya,en çok bunu seviyorum ben.her seferinde canımızı daha fazla yakabilen birşey olamayacağına inandığımız,en kötüsünden iyisine senaryolar yazdığımız durumlarda,her anne konseptine uygun ''bunu mu dert ediyosun?!'' cümlesinin de canımızı acıtan şeye tuz bastığı anlarda,annem beni anlamıyor ama x anlıyor gibi ironik cümlelerle karşı karşıya kalır,ergenlik badirelerimizi x'lerin omuzlarında zira özgün ve besleyici görünen asparagas dostluklarında atlatmaya çalışırız/çalışırdık.


Toplumsal kurgular eşliğinde girdiğimiz her yeni yaşta,ailenin renksizlik,çevrenin,dost sıfatıyla onurlandırılan kişilerin renk skalası sunduğunu düşünür,ağlama seanslarımız adına prematür yaşıtlarımızı seçeriz.dolaylı olarak aile her zaman tantana tarafıdır,yasak tarafıdır.


Tarih tüm ergenlerde klasik şeyleri tekerrür ededursun,ben genç psikologlarının kalıplaşmış yöntemlerle - aileni biraz anlamaya çalış klasik cümledir ya,bunun gibi cümleler işte - ekmek çıkardıklarını düşüneyim.

Her geçen gün tarzlaşan,ya da tarz değiştiren,- ki buna nesil deniyormuş ama neslin yıllık değişen birey olduğunu düşünmeyenlerdenim ben,benim gibi düşünen başka biri daha var mı bilmeden- duruşlarına amatör ruhlu isimler yerleştiren,mülkiyetçi tavırlar takınan kişilere,bir 2 yaş -evet sadece 2 yıl'cık'- büyüklerinin,onları özgün olarak görmesininden çok içlerindeki pek hoş olmayan sıfatlara cuk diye oturtmaları da kaçınılmaz son olsa gerek.


Az çok hepinizin hayalinde canlanan bu katmansız,tekdüze bireyler,dünyaya algılarını kapamış,yaşamı giyimden,giyimi yakışmayan akımlardan ibaret sanan,hayatlarında ellerini tutabildikleri her canlıyı aşk diye düşünen,aşkı kamusal sahnelerde öpüşerek taçlandırabileceğini düşünen,üç beş çapulcuyla kanka-ya da onların tarzıyla qanqha diyen gençler silsilesi,'samimiyet'kelimesinin kısık ateşte kaynadığı yemeğin tuzu olsunlar,ve siz siz olun onların düşüncelerini değiştirmeye çalışmayın.insan bir yere nasıl bakıyorsa hep öyle bakacaktır çünkü.net!


Biz egolarımızı kontrol altına alıp yazı,karikatür,şiir ya da yaptığımız kişisel işler üzerinden gelişen edebiyatın sorgulayıcı bakan gözleriyle yükselmeyi amaçlayalım,bireysel çeşitliliğin evrenselliğe katkısı idealiyle yoğrulalım,o kısım neler düşünsün.işin kötüsü,aktörlerin değişip olayların aynı kaldığı dünyada,yüzeysel ilişkiler bir kenarda,spekülatif düşler bir kenarda,o güzel grubun söylediği 'denek hayatlar' tanımı içine sokulmaya çalışılan millet bir yanda dursun,biz kişisel düşüncelerle paslaşma yolundan öte adımlarda durdurulalım.


Dünyadaki en önemli şey 'hissetmek' iken,bunu yaşamayanlar da,bu yazıyı okuduklarından dolayı giden dakikalarına yansınlar.Ben bir işe bulaştum,bir empati yaptım,bunu birkaç kişinin -daha- yapabilmesi kaygısı taşıdım.sonumuz ne olur bilmem.blog başlığı olarak kalmasını da istemem.amin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder